Anayasa’nın 127’inci maddesinde: mahalli idareler; il, belediye veya köy halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileri oldukları hükme bağlanmıştır.
Mali Anayasamız olan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun Tanımlar başlıklı 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde: Mahallî idare; Yetkileri belirli bir coğrafi alan ve hizmetlerle sınırlı olarak kamusal faaliyet gösteren belediye, il özel idaresi ile bunlara bağlı veya bunların kurdukları veya üye oldukları birlik ve idareleri olduğu hükme bağlanmıştır.
Mahalli idarelerden olan belediyelerin kuruluşu, organları, yönetimi, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usûl ve esasları 5393 sayılı Belediye Kanununu ile düzenlenmiş, Büyükşehir belediyesi yönetiminin hukukî statüsünün düzenlenmesi, hizmetlerin plânlı, programlı, etkin, verimli ve uyum içinde yürütülmesinin sağlanması için de, 5216 sayılı Büyükşehir belediyesi Kanunu çıkartılmıştır.
Gerek Belediye Kanununda, gerekse Büyükşehir Belediyesi Kanununda mahalli müşterek ihtiyaçlar göz önüne alınarak belediyelerin görev ve yetkileri hüküm altına alınmıştır.
Belediyeler bu yetki ve görevlerini yerine getirirken, bir taraftan yetersiz olan mali kaynaklarını artırmak, diğer taraftan da yapacakları görevlerinin bir kısmını kuracakları şirketler eliyle yürütmek amacıyla şirket kurma yoluna gitmişlerdir.
Belediye şirketleri 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na tabi sermaye şirketleri olarak kurulmaktadır. Bu itibarla kitabımızda da öncelikle Türk Ticaret Kanununun genel hükümlerine yer verilmiş, daha sonra okuyucuların ihtiyaçları dikkate alınarak, belediye şirketlerinin kuruluş prosedürü, irtibatlı oldukları kamu idareleri, bu idarelerce denetim şekilleri, bağımsız denetçilerce denetlenmeleri, Sayıştay denetimi, ihale kanunları karşısında belediye şirketlerinin durumu, şirket zararı, borçlanmaları gibi konular ayrı başlıklar altında detaylı şekilde açıklanmıştır.
Türk Ticaret Kanununda ve diğer ilgili kanunlarda nakit muhasebesi yönü itibariyle ticaret şirketlerinin tutacakları defter belirtilmiş, harcanan paranın karşılığı olan mal muhasebesi konusunda ise herhangi bir bilgiye yer verilmemiştir.
Ancak, 213 sayılı Vergi Usul Kanununda, bu konuda bazı defterlerden bahsedilmiş ise de; yeterli bilgi verilmemiş, Kanunun “Sınai müesseselerde kayıt serbestliği” başlıklı 203’üncü maddesinde: “sınai müesseselerin, bu bölümde yazılı defterleri işlerinin icaplarına ve hususiyetlerine göre diledikleri şekilde tutabilecekleri, iptidai ve mamul maddeler için ayrı defter kullanabilecekleri “ belirtilmiştir. Ancak bu konuda da açıklayıcı herhangi bir bilgiye yer verilmemiş, bu konu eksik bırakılmıştır.
Bu eksikliğin giderilmesi amacıyla, kitabımızda, “Belediye şirketlerinde mal muhasebesi” başlığı altında ayrı bir kısım oluşturulmuş, bu kısımda mal muhasebesi ile ilgili örneklere yer verilerek görüş mahiyetinde önerilerde bulunulmuş, böylece kısmen de olsa bu eksiliğin giderilmesine çalışılmıştır.
Kitap, yasal düzenlemeler göz önüne alınarak hazırlanmış olup, okuyucu ve uygulayıcılara yararlı olmasını dilerim.