İnsanoğlu tarih boyunca hep bir mücadele içerisinde olmuştur. Bu mücadele kişiden kişiye, toplumdan topluma değişse de hepsinin ortak noktası daha iyi olana erişim çabasıdır. Bu süreçte çok zor sınavlarla karşı karşıya kalınmış, büyük kayıplar verilmiştir. Kayıpların telafisi ve tekrarının önlenmesi ise hep yeni bir mücadeleyi gerekli kılmıştır. İnsan hakları açısından bugünün kazanımları da maalesef bu acı sınavlardan ikisine dayanmaktadır. İki Dünya Savaşı esnasında yaşanan kayıpların telafisi, insanlık dışı koşulların tekrar yaşanmasının önlenmesi için uluslararası ve bölgesel düzeydeki çabalar İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi başta olmak üzere önemli hukuki düzenlemelerin ortaya çıkmasını sağlanmıştır.
Aktörünün insan olduğu her mücadelenin amacı bir hak arayışı iken, elde edilen sonuçlar daha iyi yaşam koşullarına ulaşılmasını sağlayan haklardır. İnsanların hak mücadelesi, kırsala kıyasla daha fazla insan nüfusuna ev sahipliği yapan kentlerde çok daha belirgindir. Sanayileşme ve kapitalizmin etkileri ile kentlerde ortaya çıkan sorunlar ve kötüleşen yaşam koşulları, insan haklarının kentlerde somutlaşmış hali olan kentli hakları mücadelesini ortaya çıkarmıştır. Akademik yazında kent hakkı ve kentsel haklar olarak da ifade edilen kentli hakları ile kasıt sadece insanlar değil, tüm canlılar ve hatta kentin bir değer olarak sahip olduğu tüm haklardır. Avrupa Kentsel Şartları (I ve II) bu kapsamda düzenlenen en önemli belgelerden biridir. Şartlar; güvenlik, temiz ve sağlıklı bir çevre, istihdam, konut, sağlık, spor ve eğlence, ekonomik kalkınma, sürdürülebilir kalkınma, kültür, kültürler arası entegrasyon, mimari ve fiziksel çevrede kalite, katılım, işlevlerin uyumu, dolaşım özgürlüğü, işlevlerin uyumu, hizmet ve mal sunumunda maksimum faydanın sağlanması, doğal zenginlikler ve kaynaklar, belediyeler arası işbirliği, hizmetlerin sunumu için yeterli gelir kaynaklarına sahip olunması ve hizmetlerin herkese eşit bir şekilde sunulması, bilgi temelli kentler, sürdürülebilir kentler gibi bir dizi kentli haklarına yer vermektedir. Pek tabi bu haklar, kent yöneticileri başta olmak üzere tüm taraflara büyük sorumluluklar yüklemektedir. Kentlerin dünü, bugünü, yarını ve bizleri biçimlendirdiği gerçeğini dikkate alarak inşa edilmesi, korunması ve yaşamdan keyif alınan mekanlar olarak varlıklarını sürdürmesi tüm tarafların kentli bilinci ile kente sahip çıkmasıyla mümkün olacaktır. Bazı kentlerin içinde bulundukları ülkelerin de önüne geçebildiği küreselleşen dünyada, kentlerdeki sorunların giderilmesi, iyi olanın korunması, daha iyi yaşam koşullarının oluşması için verilecek mücadele bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde olumlu çıktıların elde edilmesini de sağlayacaktır.