Basının yansız ve özgür haber verme, bir düşünce ve görüşü tartışma, eleştirme, kamuoyunu aydınlatma gibi görev ve fonksiyonları vardır. Basının bu fonksiyonunu yerine getirebilmesi için ona bazı ayrıcalıklar tanınması gerekir. Kuşkusuz bu ayrıcalık ve özgürlük o meslek mensuplarına bir imtiyaz sağlamak için değil, toplum ve kamu yararı içindir. O halde bu özgürlüğün alanı kamu yararı ve insan haklarının oluşturduğu alanla doğru orantılı olarak artmalı, gereksiz sınırlama ve baskılardan kaçınılmalıdır. Ancak tüm özgürlüklere olduğu gibi basın özgürlüğü de kişi ve toplum yararı açısından sınırlıdır. Kişilik, gerçek kişilerin doğumlarından ölümlerine kadar, tüzel kişilerin ise hak ehliyetlerini kazandıkları andan sona ermelerine kadar ayrılmaz bir biçimde sahip oldukları ve hukuken korunan değerlerinin bütünüdür. Bu değerlerin tümü üzerindeki hak da kişilik hakkıdır. Tek bir genel kişilik hakkı söz konusudur. İçeriğini doldurmak, hangi kişisel değerlerin kişilik hakkına dahil olacağının takdiri, bu konuda çerçeve hüküm getirilmek suretiyle hakime bırakılmıştır. Kişisel değerlerin basın yoluyla ihlâli, sözleşmeye aykırılık nedeni ile basın yoluyla olabileceği gibi, haksız fiil teşkil eden basın açıklaması yoluyla da olabilmektedir. Uygulamada en çok görülen ihlâl şekli arada bir sözleşme olmadığı halde haksız fiil teşkil eden basın açıklaması yoluyla yapılan ihlâllerdir. Kişisel değerlerin haksız fiil teşkil eden açıklamalarla ihlâli konumuz olduğundan, haksız fiil sorumluluğunun unsurları, basın yoluyla kişisel değerler saldırının unsurları olacaktır. Haksız fiilin sorumluluğu Borçlar Kanunu md. 41 ve devamında düzenlenmiştir. Basın yoluyla kişilik hakkının ihlâlinde bu unsurlar basın açıklaması, hukuka aykırılık unsuru, kusur, zarar ve illiyet bağıdır. Öğretide basının bu tür eylemlerden doğan sorumluluğun sebep sorumluluğu (kusursuz sorumluluk) olduğunu savunanlar vardır. Bu görüşü savunanlar özellikle 3444 sayılı yasa ile Borçlar Kanunu 49. maddede ağır kusur kelimesinin kaldırılması ve yerine kusur kelimesinin de yazılmamasını buna gerekçe göstermektedirler. Fakat kişisel değerleri koruyan özel düzenlenmiş hükümlerde kusur şartının aranması nedeniyle kanunun genel sistematiği açısından ayrıca Borçlar Kanunu 49. maddesinin Borçlar Kanunu 41. maddesinin devamında yer alması ve haksız fiil sorumluluğunun düzenlendiği bölümde bulunması nedeni ile biz bu sorumluluğun kusur sorumluluğu (haksız fiil sorumluluğu) olduğunu savunan öğretideki diğer görüşe katılmaktayız. Şayet kusursuz sorumluluk olsaydı kanun koyucunun bunu açıkça düzenlemesi gerekirdi ki; böyle bir düzenleme yoktur. Basın yayın organlarının günümüzde ulaştıkları güç ve kişilerin bu güç karşısında daha korumasız olmaları nedeniyle, kişilik haklarının daha iyi korunabilmesi ve basın kuruluşlarının yayınlarına daha da özen gösterebilmeleri açısından bu sorumluluğun -kusursuz sorumluluk- olarak kabul edilmesi ve bu hususta yasal düzenlemenin yapılmasının daha yararlı olacağı kanısındayız. Kişilik hakkının kapsamına girenler tek tek sayılmış değildirler, örnek olarak verilenler öğretide ve uygulamada kabul edilen kişisel değerlerdir. Bunları tek tek saymak ve bu sayılanlardan ibaret tutmak kişiyi korumasız bırakmak olacaktır, çünkü gelişen teknik ve toplum yapısı yeni kişisel değerlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır ve önceden belirlemek, belirlenenlerle sınırlamak bu değerleri korumasız bırakacaktır. Hangi kişisel değerlerin kişilik hakkının kapsamına gireceğini hakimin ve içtihadın belirleyeceğini söylemiştik. İşte, üzerinde kişilik hakkının bulunduğu kabul edilen bu kişisel değerlerin her biri yönünden basın açıklaması ile saldırı gerçekleşebilir. Bu saldırı şekillerini de önceden belirlemek mümkün değildir, değişik şekillerde gerçekleşebilir. Saldırı yazı ile, resim ile vs. gerçekleşebileceği gibi eleştiri, olay açıklaması ile de gerçekleşebilir. Saldırının gerçekleşip gerçekleşmediğini de önüne gelen olayda hâkim belirleyecektir. Medeni Kanun’un 24. maddesinin ikinci fıkrasında -kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır, - denmektedir. Maddede hangi hallerin varlığı halinde kişilik hakkını ihlâl eden davranışın hukuka uygun hale geldiği zıddı ile anlatılmıştır. Ayrıca basının haber verme fonksiyonunu yerine getirirken kullandığı yayın hakkının özel hukuk alanındaki sınırı, gerçeklik, kamu yararı ve toplumsal ilgi, güncellik, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık kuralları ile belirlenmiştir. Haber verme hakkı bu sınırlar içinde kaldığı sürece, kişilik hakları zarar görse bile yayın hukuka aykırı sayılmayacaktır. Kişilik hakkı zarar gören, saldırıya uğrayan kişi saldırıya yönelik davalar açabileceği gibi, zararın giderimi içinde dava açabilecektir. Kişilik haklarının, onur ve saygınlığın, özel ve gizli yaşam alanlarının korunması bakımından özel hukuk müeyyidelerinin başında manevi tazminat davaları gelmektedir. Manevi tazminatın önleyici olabilmesi için caydırıcı olabilecek miktarda tayin edilmesi önemlidir. Ancak caydırıcı olması istenirken tazminatın belirlenmesinde de aşırıya kaçılmaması gerekir. Basın yoluyla kişilik hakkı saldırıya uğrayan kişi aynı zamanda Ceza Hukukunun korumasından da yararlanabilecektir. Hem Türk Ceza Kanunu’nda hem de Basın Kanunu’nda cezai müeyyideler düzenlenmiştir. Gerek Ceza Hukuku’nda gerek özel hukuktaki, bu düzenlemenin ortak gayesi bazı temel değerlere olan saygıyı ceza tehdidi ile sağlamak hedefidir İHAS’de, basın özgürlüğünü açıkça korumamakla birlikte bu özgürlük düşünceyi yayma (İHAS md. 10) özgürlüğünün bir parçası olarak değerlendirilmektedir. İHAM, 10. maddede ele alınan özgürlüklerin kullanılması bakımından basına özel statü tanıyan bir dizi ilke kuralı ortaya çıkaran kapsamlı bir içtihat hukuku geliştirmiştir. İHAS madde 10 / 2 fıkrasından anlaşılacağı üzere 10. maddeye konu olan haber alıp-verme düşünceyi açıklama özgürlüğü mutlak değildir, sınırlamalara maruz kalabilecektir, sınırlamaların çeşitli ölçütleri fıkrada verilmiştir. Bu sınırlama sebeplerinden birisi de maddede düzenlenen -Başkalarının şöhret ve haklarıdır.