Ceza yargılamasının amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Bu nedenle "suçsuzluk" veya "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kural ceza yargılamasının en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biridir.Bu ilkenin uzantısı olarak tanımlayabileceğimiz bir başka ilke daha vardır. Bu ilke, öğreti ve uygulamada Latince olarak "in dubio pro reo" şeklinde ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir.
Bu ilke, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesi esasına dayanmaktadır.
Mahkûmiyet kararı için suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesi gerekir: Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, davaya konu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir.
Kuşku varsa mahkûmiyet hükmü kurulmamalıdır: Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.
Sanığın mahkûmiyeti kesin ve açık kabul edilebilir hukuka uygun delillere dayanmalıdır: Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân tanımamalıdır.
Varsayıma olasılığa dayalı mahkûmiyet kararı verilmemelidir: Varsayıma, içinde tahmin içeren unsurlara, yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Şüpheden sanık faydalanır ilkesi, içerdiği tüm ilke ve kuralları ile ceza yargılamasında uygulanmalı, bu şekilde olasılığa dayanan mahkûmiyetlerin önüne geçilmelidir. Kesin delil olmadan, yüksek bir olasılığa dayanan hallerde, masum olma olasılığı olan bir insanı cezalandırmaktansa, suçlu olma olasılığı olan bir insan hakkında beraat kararı vermek tercih edilmelidir. Bu şekilde hem adli hatanın önüne geçilmiş olacak hem de evrensel ilkelere bağlı bir yargılama sağlanacaktır
Bu çalışmada Yargıtay’ın hangi hallerde beraat kararı verilmesi gerektiğine ilişkin bazı kararlarına yer verilmiştir.